11 Mayıs 2020 Pazartesi

Fil Saati



Derinliği olan, sorgulatan, öğreten ve tüm bunları yaparken merak duygusunu canlı tutabilen kitaplara hayranım. Henüz okumayı bitirdiğimiz “Fil Saati” de tam olarak böyle bir romandı. Mevlana, kuantum ve El-Cezeri üçlemesinde işlenen bu muazzam kurgunun etkisinden uzunca bir süre çıkamayacaksınız. Bizim tavsiyemizdir. Mutlaka okuyun.
Konusundan bahsedip büyüsünü bozmak istemiyorum ama arka kapak yazısını bırakıyorum;
Her şey tek bir sorudan evrilir, gelişir ve değişir:
“Bu dünyadaki yerim nedir?”
Elmasın kömürde, ipliğin pamukta gizli olduğu dünya burası.
Sır hem gözünün önünde hem de gören gözün sindiremeyeceği kadar derinde.
Aldığı nefesi kendi içinde kaybettiğini bilmeyen insan, kendi dışında arasa da neyi bulacak sanki?
Hareket ediyoruz. Karşılaşıyoruz. Hatırlıyoruz. Unutuyoruz.
Görünmeyeni arayan hareket hali içinde, yalnızca kendimizden kendimize doğru ilerliyoruz.
Kâinat kocaman bir ayna.
Hakikati aramak, kendini bulmak...
Sevginin nefrete dönüşmesi de bunun yokluğundandır.
Yeşeremeyen kararır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder